Toplu sözleşme mizanseni, TTB’siz bozulamaz
Kamu emekçilerinin 2024-2025 yılı toplu sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos’ta başlıyor. Hükümet ile görüşmeleri kamu emekçileri adına yetkili konfederasyon Memur-Sen yürütecek. Memur-Sen taleplerini açıkladı, zam istiyormuş gibi yaptı. Hükümet de masada zam veriyormuş gibi yapacak. Yine bir mizansen sergilenecek. Olan kamu emekçilerine olacak. Bu oyunu bozmak şart. Bunun yolu sabırlı, planlı-programlı bir mücadeleden geçiyor.
Patronların ekonomisi her dönem tıkırında ama kamu emekçilerinin öyle değil. Kamu emekçilerinin alım gücü son yıllarda deyim yerindeyse çakıldı. Maaşlar, yüksek enflasyona yenik düştü. Ne yazık ki önümüzdeki dönem, eğer kamu emekçileri bu gidişata dur demezse, geçmişi aratacağa benziyor. Ekonomik krizin kaymağını yiyenlerden vergi alınmadığı için bütçe açığı her geçen gün büyüyor. Bunun faturası halka kesilmeye başlandı ancak maç daha yeni başlıyor. Hükümet, tüm golleri emekçilerin kalesine atmaya hazırlanıyor.
Önümüzdeki dönem kamu emekçileri için kâbus olmasın diye KESK de toplu sözleşme taleplerini açıkladı. Memlekette yalnızca sarı sendikaların olmadığını, kamu emekçilerinin hakkını gerçekten savunan sendikaların da olduğunu hatırlattı. Ancak açıklamayla yetinemeyiz.
Bu bağlamda, bizim de içinde olduğumuz sağlık iş kolundan örnek vermemiz mümkün. 2021’de imzalanan 2022-23 toplu sözleşmesine tepki olarak TTB’nin öncülüğünde, KESK/SES’in de tam destek verdiği “emek bizim, söz bizim” eylemleri örgütlenmişti. Bu eylemler, sağlık bakanına açık mektupla başlayıp, neredeyse her ay eylemlerle devam edip, 6 Temmuz 2022’de Dr. Ekrem Karakaya’nın görevi başında katledilmesini protesto eylemleri ile noktalanmıştı. Hemen ardından hükümet, maaşlar ve çalışma koşullarında iyileşme sağlayan bir dizi adım atmak zorunda kalmıştı. Bu eylemlilik süreci sağlık örgütlerinin ortak bir ruhla yaptığı eylemler olmuştu.
Kısa bir süre önce kurulduğu duyurulan, içerisinde 19 sendika, 2 aile hekimliği federasyonunun bulunduğu, Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele Platformu (SABİM), toplu sözleşme görüşmelerinin başlayacağı 1-2 Ağustos’ta taleplerinin kabul edilmesi için iş bırakma kararı açıkladı. Ancak TTB, ne platformun kuruluş toplantılarına ne de eylem kararı alınan toplantıya davet edildi. Karar alındıktan sonra eylem kararı TTB’ye dayatılmış oldu. İşin bu çiğnenen ilkesel yanı bir kenara bırakılsa bile sahada çalışma yapılmadan eylem kararı alınmış oldu. Ayrıca SABİM, Bakanlığın sağlık emekçileri üzerinde baskı kurma aracı olarak kullandığı hattın ismi. Bu ismin sağlık emekçilerinin zihninde olumsuz bir yeri var. TTB de bunun üzerine başarının uzun soluklu birleşik bir mücadeleyi örgütlemekten geçtiğini söyleyip, tüm hak arama eylemlerini desteklediğini ifade etti. İş bırakma kararına katılmadı.
Memurların grev hakkı, yürürlükteki ulusal yasalara göre yok. Grev tehdidi olmayan bir toplu sözleşmenin emekçilerin istediği şekilde sonuçlanması çok zor. Bu nedenle yapılacak eylemlerin uzun dönemli nihai hedefi grevli toplu sözleşme hakkının kazanılması olmalı. Grev, unutmayalım, emekçilerin üretimden gelen gücünü kullandığı en güçlü silah. Doğru zamanda doğru yerde kullanmak gerekir. İyi örgütlenmez, yeterince emek verilmezse kazanımla sonuçlanacak patlamayı yapmaz. Emekçiler arasında moral bozukluğuna, ümitsizliğe yol açar.
Sağlık alanında uzun vadeli kazanım ancak birleşik mücadele ile olacaktır. Her meslek grubu kendi bacağından asılırsa, kalıcı kazanım elde edilemeyecektir. Açık konuşalım, TTB’nin içinde olmadığı bir mücadele sonuçsuz kalacaktır. Geçmişte olduğu gibi, TTB, uzun soluklu birleşik mücadelenin öncüsü olmaya taliptir. Gelin, uzun soluklu birleşik bir mücadele programını beraber planlayalım. Kamu emekçilerinin mücadelesinin fitili, sağlık emekçileri tarafından yakılsın.