Suriye’de emperyalist planlar ve ihtimaller
Suriye'de Esad ve Suriyeli muhalifler arasında devam eden pat durumu, emperyalist güçler için bölgeye yeni açılımlar yapma ihtiyacını doğuruyor. Kasım ayındaki Doha Konferansı’yla birlikte muhalif güçler tekrar birleştirilmiş, eskiyenler bir kenara bırakılmış, Suriye Ulusal Konseyi pasifize edilmiş ve onun yerine Suriye Muhalefeti ve Devrimci Güçler Ulusal Konseyi (SMDK) kurulmuştu. Ardından Antalya'da daha merkezileşmiş bir askeri örgüt için toplantılar yapıldı. Şimdi, Suriye'de kartlar yeniden dağıtılırken üç plan öne çıkıyor.
Esad’ın askeri yöntemlerle devrilmesi
Birincisi, ABD ve İsrail'in baştan beri savunduğu Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan cephesinin de aktif destekleyicisi ve finansörü olduğu plan. Buna göre Suriye'de çözüm ya Suriyeli muhaliflerin Esad'ı askeri olarak ezmesiyle olacak ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararıyla dışarıdan askeri müdahalesiyle... İlkine yönelik pek çok yatırım yapıldı, yapılıyor. Türkiye egemenleri, muhalif güçleri askeri ve lojistik olarak destekliyor. Bu plandaki beklenmedik gelişme, ABD ve İsrail'in, geçen Aralık ayında Suriyeli askeri muhalefetin önemli bileşenlerinden El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi'ni terörist listesine alması oldu. Suriye muhalefetinin ABD'nin bu kararına cevabı, El Nusra Cephesi'ni “Suriye devriminin bir parçası” olarak tanımlaması oldu. Bu yanıt, ABD emperyalizminin bu yönteme verdiği krediyi azaltabilir. El Nusra Cephesi'nin ABD ve İsrail'in Ortadoğu'daki çıkarlarıyla en çok kan uyuşmazlığı olan unsur olması ve giderek güçlenmesi atlanmaması gereken bir nokta. Çünkü emperyalistler, finanse ettikleri güçlerin, öngördükleri Esad sonrası dönemde başlarına bela olmasını istemiyorlar. ABD ve İsrail, Ortadoğu'nun tam ortasında ikinci bir Usame Bin Ladin vakasına karşı önlem alıyor
Emperyalist müdahale ihtimali ise Suriyeli muhaliflerin Esad'ı devirememesi durumunda uygulanacak ilk tedbir olarak görülüyor. AKP'nin, Suriye'ye yönelik askeri müdahalenin önünü açan tezkereyi geçirdiği günlerde dışarıdan askeri müdahale daha canlı bir ihtimal olarak görülüyordu. Ancak hemen ertesinde, Doha Konferansı’yla beraber Suriyeli muhalifler yeniden dizayn edildi. Muaz El Hatip, Suriye muhalefetinin önderi olarak parlatılmaya başlandı. Batı Kürdistan'daki atılım, Türkiye'nin büyük teşvikiyle Barzani'nin politik ağırlığı ve çetelerin silahlı saldırıları ile ezilmek istendi. Suriye'deki iç savaşın seyri, şimdilik İsrail'in bölgedeki çıkarlarıyla ters düşmüyor. Bu açıdan emperyalist saldırıdan ziyade Suriyeli muhalefete verilen askeri destek devam ediyor.
Esad’lı geçiş
İkinci plan ise Rusya'nın başını çektiği Çin ve İran'ın da desteklediği, Cenevre mutabakatına dayanan Esad'lı geçiş planı. Plana göre Esad ile muhalifler arasında hemen diyalog başlayacak, muhaliflerin de yer aldığı bir geçiş hükümeti kurulacak ve uluslararası toplumun gözetimindeki bir seçimle Suriye halkı kendi kaderini tayin edecek. Son olarak BM Suriye Özel Temsilcisi Ahdar İbrahimi'nin de revize ettiği plana göre Esad’ın, 2014'e kadar görevinin başında kalması öngörülüyor. Plan, son tahlilde Rusya'nın Esad aracılığıyla kazandığı mevzileri koruması anlamına geliyor.
Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, Suriye'de çözüm adına Esad'ın çekilmesinin ön şart olmasını kimsenin dayatamayacağını ifade ediyor. İbrahimi'nin Moskova gezisi sonrası tekrar kamuoyuna sunulan planını, Özgür Suriye Ordusu reddederken, Esad hükümeti ilk andan itibaren kabul etmişti.
ABD ve Rusya mutabakatı ile Esad’sız Suriye
Son plan ise ABD ve Rusya'nın ortak bir çerçevede buluşup Esad'sız bir Suriye'nin geleceği için karar vermesi. Esad için Rusya desteğinin hayati bir önem arz ettiği sır değil. ABD ve İsrail'in Rusya'nın da çıkarlarını koruyan bir modeli nasıl formüle edeceği merak konusuyken Aralık ayındaki bazı gelişmeler, bu ihtimalin göz ardı edilmemesi gerekliliğini ortaya koydu. 6 Aralık'ta Dublin'de yapılan Clinton-Lavrov görüşmesi, Lavrov'un yeni kurulan SMDK ile görüşülebileceği açıklamaları ve Putin-Erdoğan görüşmesinden sonra Erdoğan'ın demeçleri, bu planı destekleyecek bulgular. Putin-Erdoğan görüşmesinden sonra Putin'in “Esad'ın avukatı değilim” açıklaması ile Rusya'nın Suriye'ye yönelik NATO müdahalesinin olmayacağı garantisini ısrarla almak istemesi, Rusya'nın ileriki dönemde bu plan çerçevesinde adım atabileceğini gösteriyor. Bu plan kuşkusuz, Esad'ın en sıkı partneri Rusya tarafından yüzüstü bırakılabileceği anlamına geliyor.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2013 tarihli 39. sayısında yayınlanmıştır.