Silah serbest bırakılsın, orak, bıçak, balta acıtıyor … *
Romina İran’nın kuzeyinde bir küçük kasabada babası tarafından öldürüleli birkaç hafta oldu. Daha 14 yaşında, yaşayacak nice yılları olan küçük bir kızdı. Yasal olarak oy kullanma yaşında değildi ama evlenebilecek yaştaydı. Kim bilir hangi güzel günlerin hayali ile veya yaşadığı durumdan kurtulmak için erkek arkadaşıyla birlikte evden kaçtı. Babanın talebi üzerine, polis tarafından yakalanıp baba evine geri gönderildi. Romina eve dönmemek için ısrarcı olup, babasının onu öldüreceğini söylese de hakim bunlara kulak vermedi. Ertesi gece, baba orakla Romina’nın yattığı odaya girip kızının kafasını kesti. Adeta bir yabani otu bahçesinden biçercesine. Bir baba bunu nasıl yapabilir? Onu o ruh haline getiren ne olabilir? Şeriat kurallarına göre, baba evladının sahibidir ve bu sebeple normalde cinayet davalarında işletilecek ‘kısas’ ilkesi burada işletilmez ve baba muhtemelen en fazla birkaç sene hapis cezası alarak kurtulacak. Romina’nın babası kızının o ince boynuna orağı dayarken bunu düşünüyor muydu? Veya ertesi gün kasabanın meydanına çıktığında göğsünü gerip ‘bakın bende kötü mal olmaz olursa yok ederim’ deme hayalini mi kuruyordu?
Romina’nın acı haberi çok zaman geçmeden yoğun bir tepki aldı. Aslında Romina böyle vahşice öldürülen yüzlerce kadından biriydi. Fakat artık sosyal medyanın gücüyle duymayan kalmamıştı. Bu haber hatta yıllar önce meclise sunulmak üzere hazırlanan ama bağlanması süresizce ertelenen ‘şiddete maruz kalan kadınları koruma’ yasa tasarısını tekrar gündeme getirdi. Bu esnada, İran’ın güneyinden bir annenin iki kız çocuğunu metadon içirerek öldürdüğü haberi çıktı. Anne kocasının uyuşturucu bağımlısı olmasından, çok fakirlik çektiklerinden dolayı, aslında kızlarını kurtardığını söylüyor. Burada da anne (babanın varlığı hissedilmiyorken) evlatlarının sahibidir, bütün sorumluluklar ona aittir. Doyurup, giydirip okutamıyorsa, geriye iki seçenek kalıyor: yok et, ya da sat! Anne çocuklarım benim gibi olmasınlar diye bunu yaptım diyor. Haberler hızla yayılıyorken, sanki kötü haberler arasında bir yarışma varmış gibi, İran’ın doğusundan bir kan dondurucu haber daha geldi. Bir anne çocuğuna işkence ettiği videoları Instagram hesabında paylaşıp, bunu durdurması karşılığında para istiyor! Anne takipçilerinin sayısı artsın diye bunu yaptığını itiraf ediyor. Peki neden başka bir yol denemiyor? Çünkü en hızlı ve kolay erişebileceği üretim aracı çocuğudur! Eğer çocuk çalışabiliyor eve para getirebiliyorsa neden bunu yapamasın? Binlerce ebeveyn günümüzde çocuklarının fotoğrafı, videosu ile para kazanmıyor mu? Bu anne bunun en kaba halini seçtiği için sinirlerin ucuna dokunuyor sadece.**
Bütün bunları açıklamak için öne sürülen bireysel, sözde-psikolojik, açıklamalar bu tarz haberlerin yaygınlığını açıklamaz. Bu ‘açıklama’ olsa olsa ‘bu kadar fazla insanın böyle yoğun ruhsal buhran yaşamalarının sebebi olan ortak etmen nedir?’ sorusuna götürür, yani bir soruyu başka bir soruyla takas etmiş oluruz. O zaman gerçek sebep ‘Doğu’nun kültürel geriliği’ midir? Bu durumda Doğu’da bu geriliğe karşı nesiller boyu verilmiş ve liberal aydınlanmacılıktan toplumcu devrimciliğe çok çeşitli biçimlere bürünmüş mücadelenin bu ‘kültürü’ nasıl değiştiremediği sorusu gelecektir. Yoksa ‘Coğrafya kader’ midir? Doğu halklarının toplumsal dinamikleri kendine özgü bir biçimde kısır mıdır? Bu durumda tek çare Batı’nın ve Batı eğitimli/görgülü elit zümrelerin gelip bizleri kurtarması mıdır? Böyle akıl yürütmeler yoluyla ‘birey’ bir kenara çekilip, atıl biçimde olayları izleyip ona yorum yapmakla yetinen bir rolü gerekçelendirmiş ve kabullenmiş olur. İşte bu üretim bandının sonunda sağda solda ‘işçi deyip duruyorsunuz, onların sizi düşündüğü yok, onların hepsi celladına oy veriyor’ diyen ideal liberal bireyin üretimi tamamlanıyor.
Gelelim ‘tüm bunlar yeterince Batılılaşamadığımız, modernleşemediğimiz için oluyor’ diyen tayfanın göremediklerine: bu yazıda bahsettiğimiz olayların hepsi, bugün İran’da oldukça yaygınlaşan Batı liberalizmi kaynaklı ‘herşeyi devletten beklemeyin’ söylemi altında, ve İran küçük burjuvazisinin ideolojisi olarak gelişen ve komünizmle mücadele hedefiyle sürekli desteklenen şeriatçılığın belirlediği yasal ve kültürel sınırlar içinde İran halkının kendisine pompalanan bireysel girişimcilik fantazisini uygulama çabasından başka birşey değildir! İran devleti, kendisini değiştirmeye dönük hareketleri şiddetle bastırma dışındaki tüm devlet görevlerini yavaş yavaş üstünden atarken; atomize olan, örgütlenme geleneğini gittikçe unutan ve kendi başının çaresine bakmaya itilmiş, her faaliyeti girişimcilik, her ilişkiyi bir sermaye olarak görmesi tembihlenmiş insanların, en başta kendi aile ilişkilerini birer sermaye olarak görüp onları ‘değerlendirmeye’ çalışması, değerlenme olanağını kaybedenleri ‘zararı en fazla küçültme’ hedefiyle ortadan kaldırması beklenen bir sonuç değildir de nedir? Peki reklam gelirleri ve sosyal medyada ünlenmek amacıyla çocukların istismarı bugün Batı’da da çok yaygın değil mi? Doğu halkları ‘Batılılaşmaya’, ‘modernleşmeye’ direndikleri için olmuyor tüm bunlar. Tersine onlara Batılılaşma olarak Batı işçi sınıfının mücadele geleneği, örgütlenme, hak arama ve kazanılmış hakları savunma geleneği, yani insanı değersizleştiren bir düzende insanın değerini egemenlere zorla dayatma geleneği yerine dokunduğu her şeyi yozlaştıran, tatmin edilemeyen bir kâr amacı uğrunda toplumu anarşiye ve barbarlığa sürükleyen liberalizm öğretildiği için barbarlık içinde kıvranıyor.
*İran’da silah taşımak yasaktır, bu cümle, Romina ve diğer namus cinayetlerine tepki olarak sosyal medyada kullanılan bir etikettir.
**Bu yazı yazılırken Tahran’da bir baba 21 yaşındaki kızını eve geç geldi diye balta ile öldürdü.