Emperyalizmin kalbinde sınıf mücadelesi!
ABD’nin Wisconsin eyaleti Şubat ayının sonlarından itibaren Vietnam Savaşı’ndan bu yana görülmemiş düzeyde kitlesel eylemlere sahne oluyor. Eylemlerin kalbinde ise kamu işçileri ile onları desteklemek için sokaklara dökülen özel sektör işçileri, üniversite çalışanları ve öğrenciler yer alıyor. Bu hareketin fitilini ateşleyen ise Wisconsin’in çiçeği burnunda valisi Cumhuriyet Partili Scott Walker’ın göreve başladıktan sadece altı hafta sonra “Acil Bütçe Onarım Yasa Tasarısı” adı altında bir düzenlemeyi gündeme getirmesi oldu.
Wisconsin’in 3 milyar 600 milyon doları bulan bütçe açığını azaltma çabası olarak öne sürülen bu yasa tasarısının asıl amacı, kamu çalışanları sendikalarının toplu iş sözleşmelerinin iptali ile işçilerin kazanılmış haklarının gasp edilmesi, en önemlisi toplu pazarlık haklarının geri alınmasıdır. Ancak saldırı bununla da sınırlı kalmıyor. Elektrik santrallerinin özelleştirilmesi ve toplu taşımanın bir kamu hizmeti olmaktan neredeyse bütünüyle çıkarılmasını da beraberinde getiriyor.
Bu saldırı yasasına karşı ilk büyük eylem Wisconsin Üniversitesi’nde yapıldı. Gösteriler farklı kesimlerden sendikaların ve sendikasız işçilerin de katılımıyla her gün biraz daha kitleselleşerek eyaletin başkenti olan Madison’da meclis binasının çevresinde odaklandı. 19 Şubat günü ise nüfusu İstanbul nüfusunun ancak üçte biri olan Wisconsin’de 70 bin kişinin katıldığı bir eylemle meclis binası işgal edildi. İşgal, meclis ve senato üyelerinin toplanmalarını fiilen engelleyerek yasanın eyalet meclisi ve senatodan geçişini durdurma amacına hizmet etti. Eylemlerde doğrudan tasarının hedefi olan Amerika Öğretmenler Federasyonu (AFT), Amerika Eyalet, İlçe ve Belediye Çalışanları Federasyonu (AFSCME) gibi işçi örgütlerinin yanı sıra, tasarıdan muaf tutulan itfaiye işçileri ve ayrıca metal işçileri sendikaları, elektrikçiler sendikaları gibi işçi örgütleri de yer aldı.
Yasa gündeme geldiğinde ciddi hiçbir karşı açıklama yapmayan Demokrat Parti üyesi senatörler, eylemlerin basıncı altında oturumlara katılmama kararı aldılar. Bu durum senatonun toplanması için senato üyelerinin üçte ikisinin katılımı şartının sağlanamaması ve dolayısıyla da tasarının senatoda onaylanamaması anlamına geliyor. Ancak çift meclisli eyalet yasama organında öteki meclis olan eyalet meclisinde Demokratların temsilcileri böyle bir tutum sergilemeyerek kendi ikiyüzlülüklerini ortaya koymuş oldular.
Yasa tasarısına karşı mücadele şu an bıçak sırtında yürüyor. İşçilerin kararlı direnişi karşısında sendika bürokrasisi ne yazık ki Demokratlarla kurmuş olduğu ilişkiler nedeniyle başından beri uzlaşma sinyalleri veriyor. Toplu sözleşmelerin iptal edilmemesi karşılığında ücretlerin belirli oranlarda düşürülmesi gibi yöntemlerin kabul edilebileceğine dair açıklamalar yapıyor. Oysa Wisconsin’de işçilerin soyundukları mücadelenin tek bir anlamı var: Krizin bedelini ödemeyeceğiz!
Yasa tasarısını geri püskürtecek olan da, sendika bürokrasinin uzlaşma çabalarını boşa çıkaracak olan da yine işçi sınıfının mücadeledeki kararlılığı ve kitlesel gücü olacaktır. Wisconsin’deki mücadelenin bugüne kadarki seyri, farklı eyaletlerde destek amacıyla düzenlenen gösteriler, eyalet meclislerinin işgali, mücadelenin kendi sınırları içinde başlamasından çekinerek bazı valilerin benzer planları geri çektiklerini açıklamaları bu gücün varlığının ve güvenilecek tek dayanak olduğunun en iyi göstergesidir.
Amerika’nın Yunanistan’ı
Wisconsin’deki mücadelenin esas anlamı, dünya çapında yaşanan büyük ekonomik krizin, Gerçek gazetesinin tekrar tekrar vurgulamış olduğu gibi, kapitalizm ile işçi sınıfını cepheden karşı karşıya getirmesidir. Avrupa’da bu, avro kullanan ülkeler arasında borcu çok yüksek olan ülkelerin iflastan kurtulmak için işçi sınıfının kazanımlarına ve haklarına saldırması biçimini alıyor. Yunanistan bunun en tipik örneğidir. Orada haklarına yapılan saldırıya işçi sınıfı 10 ay içinde 13 genel grev düzenleyerek ve sokak savaşlarına girişerek veriyor. Wisconsin gibi eyaletler de federal bir sistem olan ABD’de, aradaki farklar bir yana Yunanistan, İrlanda, Portekiz gibi ülkelerle benzer bir sınıf mücadelesi yaşıyorlar. Kriz, kendi sınıf mücadelelerini yaratarak ilerliyor.