Mahsa Amini’nin yaktığı kıvılcım: Ekmek ve hürriyet mücadelesinin birliği
2019 sonunda herkes Şili’de Santiago Meydanı’nda panzerin önünde bale yapan kadını, Fransa’da greve katılan balerinleri, yine Şili’de gözlerini siyah bantlarla kapatan dans eden Las Tesis isimli kadın örgütünü konuşuyordu. Biz o zaman sadece Batı’da olanları değil, Doğu’da, çok daha yakınımızda Irak’ta, İran’da dans edemese de ülkelerinde yaşanan devrime sahip çıkan kadınları da görmeye davet eden bir yazı yazmıştık. Bugün Mahsa Amini’nin ahlak polisi olarak bilinen İrşad polisleri tarafından başörtüsü kurallarına uymadığı için gözaltına alınıp öldürülmesinin ardından İran halkı öyle bir ayağa kalktı ki, en sağır kulaklar bu halkın sesini duymak, en kör gözler isyanını görmek zorunda kaldı. Herkesin gözü kulağı İranlı kız kardeşlerimizde.
İran’da bugün yaşanan, kadınların tüm hayatları boyunca maruz kaldıkları baskıya karşı artık yeter diyerek patlak veren bir isyan. Devletin gözünü kırpmadan uyguladığı şiddete, yaşanan can kayıplarına, her türlü tutuklamaya rağmen halk geri çekilmiyor, eylemlere devam ediyor. Mücadelenin önünde kendi kelimeleri ile söylersek “bütün hayatları boyunca o anı bekleyen” kadınlar var. Eylemlerle özdeşleşen slogan “jin, jiyan, azadi”, yani “kadın, yaşam, özgürlük”. Ama daha eylemlerin ilk günlerinde, Behnaz Tebrizi yoldaşımızın, yazdığı yazıda da vurguladığı gibi bu slogan “nan, kar, azadi” yani “ekmek, iş, özgürlük” sloganıyla dans ediyor İran’da. Bu iki sloganın birlikteliği, 2019’da yükselen mücadelenin kadınların isyanıyla birlikte yeniden fitilinin ateşlenmesi, ekmek ve hürriyet mücadelesinin birleşmesi demektir. O nedenle de İran’da molla rejimini titreten bir dinamiğe sahip. İran’da kadınların ön saflarda yer aldığı isyanın en önemli, yol gösterici boyutlarından birisi bu.
Biz bu topraklarda da yaşadık, başka topraklarda da benzer deneyimlere şahit olduk: Düzenin farklı siyasi kamplarının temsilcileri kendi aralarındaki çatışma doğrultusunda farklı toplumsal hareketleri destekleyerek kendi yanlarına çekmeye, düzeni içi bir muhalefete dönüşmesini sağlamaya çalışır. Hepsinin ortak noktası, bu mücadelelerin sınıf mücadelesi ile buluşmasını ve yaşanılan sorunların sınıfsal temelinin görülmesini engellemek, sınıf mücadelesi ile bağının kurulmasına izin vermemektir. Bugün Türkiye’de düzen muhalefetinin, kadınların yaşadığı sorunların müsebbibi olarak sadece istibdadın kadın düşmanı politikalarını göstermesi ve onu da bir yaşam tarzına olan karşıtlığına indirgemesi ama erkek egemen kapitalist sisteme laf söyletmemesi bunun bir örneğidir. İran’da Şahcı-Amerikancı muhalefetin politikası da budur. “Jin, jiyan, azadi” sloganının “nan, kar, azadi” ile yan yana gelmesini istemez, gelmesin diye elinden geleni yapar.
Türkiye’de, İran’da ya da dünyanın öbür ucunda fark etmez, düzen siyaseti işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesini bölmeye çalıştıkça biz birleştirmeliyiz. Ama bugün bu ikisinin birleşmesinin önündeki tek engel, düzen siyasetinin bu hareketleri manipüle etme çabası değil. Asıl engel kimlik politikasının yıllar içerisinde solun çok büyük bir kesimine hâkim hale gelmesi nedeniyle solun ikisinin arasındaki bağı kurma çabasından vazgeçmiş olması. Daha da kötüsü, zamanla sınıf mücadelesinin terk edilerek bütün odağın kimlik politikasına kayması. Ve bu hem ekmek ve hürriyet mücadelesinin birlikteliği ile düzeni sarsma ihtimalini ortadan kaldırıyor hem de sanıldığının aksine hangi “kimlik” için mücadele ediliyorsa o “kimlik”in sahip olduğu hakları korumaya bile yetmiyor. Basit bir örnek: Trump seçildiğinde ABD, belki de tarihinin en büyük kadın eylemine şahit olmuştu. O eylemlerle hareketin yükselişe geçtiği, üstelik Trump’ın değil Biden’ın başkanlık ettiği ABD’de kürtaj hakkı bugün ciddi bir darbe yemiş, birçok eyalette yasal süre sınırları nedeniyle kürtaj fiilen yasadışı hale gelmiş durumda. Türkiye’de istibdadın baskısı altında sokak eylemlerinin zayıfladığı dönemlerde kalabalık kadın eylemleri, yürüyüşler düzenlendi. Ama bu eylemlere kadına yönelik şiddetin ya da kadın işsizliğinin azalması değil, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı eşlik etti.
İranlı kız kardeşlerimizin ülkenin dört bir yanında sokaklarda sergilediği kahramanlık hepimize ilham veriyor. Bu ilhamın yanında içimizi umutla dolduran ise kadınların hürriyet özleminin iş, aş talepleri ile birlikte dile getirilmesi. “Jin, jiyan, azadi” (kadın, yaşam, özgürlük) sloganının yanında “nan, kar, azadi”nin (ekmek, iş, özgürlük) de atılması. Umalım ki bundan sonra da bu dövizler meydanlarda bilinçli bir şekilde birlikte taşınsın. Ekmek ve hürriyet mücadelesini birlikte yükselttiğimiz zaman, kadınların ve tüm ezilenlerin özgürce yaşayacağı, gündüzlerinde sömürülmeyen gecelerinde aç yatılmayan, insanın insana kulluğunun son bulduğu günlere doğru yürüyoruz demektir. Ve ancak öyle bir yolda yürürken Mahsa Amini’nin hesabı sorulabilir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2022 tarihli 157. sayısında yayınlanmıştır.