Kızıl Gezegen
Elon Musk ismini sanırız duymayan yoktur. Biz, en son Twitter’ı satın alarak gündeme oturan günümüzün bu gözde burjuvasının geçen sene The Sun gazetesine verdiği röportaja dikkatinizi çekmek istiyoruz. O röportajda Musk, dünyanın “büyük bir savaş, bir süper yanardağ veya göktaşı çarpması, ya da kendi kendini yok etmek gibi pek çok sorunla karşı karşıya kalma ihtimali” olduğunu belirttikten sonra, “olası bir Üçüncü Dünya Savaşı’ndan önce Mars gezegeninde kendi kendine yeten bir şehir kurmalıyız” demişti. Biliyorsunuz, Mars’a aynı zamanda Kızıl Gezegen de denir. Burjuvazi dünyayı neredeyse yok olmanın eşiğine getirmiş, adamın derdi bir de Kızıl Gezegen Mars’ı sömürgeleştirmek!
Biraz abartılı gibi görünse de, bu alıntıya uluslararası burjuvazinin kapitalizmin büyük depresyonu karşısındaki çaresizliğini ve kendini kurtarmayı hedefleyen ruh halini iyi yansıttığı kanısında olduğumuz için yer verdik. Mars’a ve başka gezegenlere gidebilecek düzeyde bir teknolojinin geliştiği, emeğin ileri düzeyde toplumsallaştığı günümüz burjuva dünyasının özel mülkiyet ve ulus devlet ile olan çelişkisidir ki başta emperyalistler olmak üzere her ülkenin burjuvazisini önce kendini kurtarmaya sevk ediyor.
2008 küresel finans krizi, arkasından iklim krizi, arkasından salgın derken, Ukrayna’da ABD/NATO’nun Rusya'ya karşı yürüttüğü vekalet savaşının bir nükleer savaşa evrilmesi olasılığı her geçen gün artıyor. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in geçtiğimiz günlerde “savaş aylar hatta yıllar sürebilir” ifadesi bu bakımdan insanlığın uçurumun eşiğinde ciddi bir tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor.
Hâlihazırda ABD/NATO emperyalizminin Rusya’ya açmış olduğu bu savaş iki cephede gerçekleşiyor. Bir yandan Ukrayna’ya yığınla askeri ve mali yardım yapılıyor. Yardım yapan ülkeler arasında tahmin edilebileceği gibi ABD başı çekiyor. Onu Polonya, İngiltere ve Almanya izliyor. Dünya Bankası (WB) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi emperyalizmin önde gelen kuruluşları da Ukrayna’ya savaş sırasında büyük maddi destek sağlayanlar arasında yer alıyor. Öbür cephede ise Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlarla bu ülkeyi dünya ekonomisinden tecrit etme girişimi öne çıkıyor. Rusya'dan enerji ithalatının yasaklanmasının Avrupa ekonomilerine zarar verip vermeyeceğine ilişkin bir soru üzerine ABD Hazine Bakanı Yellen, amaçlarının, “başından beri ABD, Avrupa ve küresel ekonomiye yönelik zararı azaltmaya çalışırken Rusya'ya maksimum acıyı vermek” olduğunu ifade ediyor.
Biz bu yazıda özellikle şunu vurgulamak istiyoruz: Batı emperyalizminin, Rusya’ya yönelik yaptırımları ve böylece Rusya’yı dünya ekonomisinden dışlama girişimleri adeta bir bumerang etkisi gibi ters dönerek dünya ekonomisinin krizini daha da derinleştiriyor. Bir anlamda “ekonomik NATO” diye nitelenebilecek ve ilk planda Rusya’ya yönelik, ancak nihai hedefi Çin’i dize getirmek olan bu ekonomik savaş, başta Avrupa ekonomileri ve ABD olmak üzere, dünya ekonomisini hızla bir stagflasyona (enflasyon + durgunluk) doğru sürüklüyor. İMF Başkanı Georgieva, yaratacağı küresel ekonomik daralma ve enflasyon artışından yola çıkarak, Ukrayna'daki savaşı, “küresel ekonomide, özellikle de yoksul ülkelerde büyük bir dalga etkisi yaratacak güçlü bir deprem gibi” diye tanımlıyor. Özetle bu savaş dünya ekonomisinin daha az büyümesine, dünya ticaretinin daha fazla daralmasına, emekçilerin enflasyonla birlikte daha fazla yoksullaşmasına yol açıyor, ülkeler arasında ekonomik milliyetçiliği körüklüyor. Bu gelişmelerin Türkiye gibi -dövizden gıdaya, ham maddeden enerjiye- dışa bağımlı ülkelerde enflasyon üzerinden yoksullaşmayı ve dış borçları çok daha fazla artıracağı açık. Asıl önemli nokta ise emperyalistlerin kendi başlattıkları ve uzattıkları bu savaşın maliyetini kimin ödeyeceği. Bu konuda, eğer mevcut güç dengelerini emekçi halklar değiştirmeyecekse, her bir ülkenin burjuvazisinin daha fazla kemer sıkacağını, bütçede sosyal harcamaları daha da kısacağını, silah sanayisine daha fazla pay ayıracağını ve hepsinden önemlisi emekçileri daha ağır çalışma koşullarına mahkûm edeceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok.
Ekonomideki krizin ve savaşın faturasını biz ödemeyeceksek bu güç dengelerini değiştirmek zorundayız. Emekçiler olarak hayat pahalılığına ve ağır çalışma koşullarına karşı, daha özgür ve refah dolu bir dünya için hem burjuvaziye hem de emperyalizme karşı mücadele etmek üzere burjuvazi ve devletinden bağımsız bir işçi-emekçi hükümeti kurmak önümüzdeki en acil görev. İleride elbette başka gezegenlere de yerleşeceğiz. Ama önce bu dünyayı Elon Musk gibi “gemisini kurtaran kaptan” burjuvalardan temizleyeceğiz, önce bu dünyayı “Kızıl Gezegen” yapacağız.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2022 tarihli 152. sayısında yayınlanmıştır.