Para, şike işte endüstriyel futbol
Meclisi boykot eden BDP, yemin etmeyen ana muhalefet partisi CHP Türkiye’de ciddi bir siyasi krize giden yolların taşlarını döşerken birden futbolda şike soruşturması gündeme geldi. Türk futbolunun dokunulmaz görünen ismi, Fenerbahçe’nin başkanı Aziz Yıldırım gözaltına alınmıştı. Fenerbahçe’nin şikeyle şampiyon olduğu iddia ediliyordu. Sedat Peker’in çetesinin de işe dahil edilmesiyle dava şikenin yanı sıra silahlı örgüt kurma suçunu da kapsadı. Bir anda futbol gündemin baş sırasına yerleşti. Nihayet şike ile ilgili son derece ciddi delillerin olduğu öğrenildi ve sanıklardan pek çoğu tutuklanarak ceazaevine gönderildi. Şimdi Fenerbahçe’nin küme düşürülmesi dahil pek çok yeni sarsıcı gelişme bekleniyor.
Şike operasyonu daha başından itibaren siyasi bir boyut kazanmış durumda. İki ana yorum hakim durumda. Bunlardan ilki operasyonu “temizlig”, “temizayaklar” vb. adlarla anarak soruşturmayı AKP’nin ergenekon davasındaki başarısının devamı olarak niteleyenler... İkincisi ise AKP ve Fethullah Gülen Cemaati’nin yeni bir operasyonu olarak tanımlayıp Aziz Yıldırım’ın orduyla ilişkilerini, Fenerbahçe kulübünün batıcı laik yapısını gündeme getirenler... Tüm bu yorumlar içinde mutlaka haklılık payı vardır. Türk futbolunun yozlaşması artık ayyuka çıkmışken şike, çeteleşme ve yolsuzlukların bu şekilde yargıya taşınması ve cezalandırılması kuşkusuz önemlidir. Diğer taraftan futbolun mali açıdan lokomotifi olan Fenerbahçe’nin küme düşürülmesi sadece Fenerbahçe’ye değil SüperLig’e ve diğer kulüplere de muhtemel mali külfetler getirecekken (Kulüplerin gelirlerinde büyük pay sahibi olan naklen yayın gelirlerinde önemli bir düşüş bekleniyor) bu mali tablonun tek kazananı olarak Fethullah Gülen’le yakınlığı bilinen Bank Asya görünüyor. Çünkü cemaatin bankası Fenerbahçe’nin muhtemelen düşürüleceği ligin ana sponsoru.
Ne var ki tüm bu yorumlar apaçık bir gerçeği perdeliyor. Sporun gelişmesinde sürekli teşvik edilen ve adeta burjuvazinin ana faaliyet alanlarından biri haline getirilen futbol, kapitalizmin tüm pisliklerine bulanmış durumda. Bazıları Fenerbahçe’nin bir yıl önce şampiyonluğu son maçta kaybetmesinin büyük bir taraftar basıncı yarattığını ve yönetimin şikeye yöneldiğini söylüyor. Oysa gerçekler paraya olan fanatik bağlılığın hiçbir başka fanatizmle ölçülemeyeceğini gösteriyor. Şike iddialarında ifade edilen en büyük para Fenerbahçe tarafından Sivasspor’a önerilen 2 milyon dolar. Oyunculara,teknik adamlara vb. yüzbinlerde dolaşan rakamlar teklif edilmiş. Hesap basit. Şampiyon olmak için deyin ki 5 milyon dolarlık bir şike harcaması yaptınız. Karşılığında Şampiyonlar Ligi’nden, yayın haklarından, federasyonun ödüllerinden, reklam ve ürün satışı gelirlerinden Fenerbahçe’nin elde edeceği rakamların 100 milyon dolara yaklaşacağı söyleniyor. Nitekim soruşturma ve gözaltılar başladığından bu yana Fenerbahçe borsada 556 milyon lira değer kaybetti.
Tüm bunlar bir yanıyla 2001 krizini anımsatıyor. O zaman da kapitalizmin krizinin faturası bir grup hortumcuya kesilmişti. Sanki Mehmet Emin Karamehmet’ten Cavit Çağlar’a kadar hortumcular kenar mahallelerden gelip bankaları soyan hırsızlarmış gibi. Onların hepsi kapitalizmin en muteber temsilcileriydi. Aynı Aziz Yıldırım’ın da tüm eleştirilere rağmen sırf kulüplere para kazandırdığı için tüm kulüplerin desteği ile Kulüpler Birliği Başkanı olması ve her ortamda el üstünde tutulması gibi. Aziz Yıldırım sadece Fenerbahçe’nin değil endüstriyel futbolun da en önde gelen temsilcisidir. Kokuşan endüstriyel futbolun ta kendisidir.