DEYK İtalya’da da yolu gösteriyor!
Şimdi İtalya da mali bir krizle sarsılmaya başladı. Devletin borcu, milli gelirin % 120’sine ulaşıyor. İtalya’nın Yunanistan’dan farkı, borcun büyük kısmının yabancı bankalara değil, kendisi çok güçlü bir bankacılık sistemi olan İtalyan bankacılık sistemine olması. Dolayısıyla, burada devrimci Marksist bir partinin ana şiarının Yunanistan’dan farklılık göstermesi gerekiyor: bankalara borcun iptali!
Yunanistan’da işçi sınıfı, emekçiler ve gençlik yıllardır büyük bir mücadelenin içinde. 2008 Aralık ayında patlak veren isyandan sonra geçen yılın mayıs ayında ekonominin iflasın eşiğine gelmesi karşısında hükümet ağır bir kemer sıkma programı uygulamaya başlayınca genel grevlere sokak savaşları eşlik etmeye başladı. Bütün bu mücadelelerde Devrimci İşçi Partisi’nin kardeş partisi EEK (Ergatiko Epanastatiko Komma-Devrimci İşçi Partisi) militanca ön saflarda yer alıyor. EEK aynı zamanda reformist solun krizin derinliğini görmeyen, kesin hesaplaşmanın gününün geldiğini anlamayan ekonomik programına karşı mücadele ediyor. Solda yaygın taraftar bulan sözde radikal iktisatçıların “dış borcun incelenmesi ve gözden geçirilmesi” talebine karşı düpedüz dış borcun reddini savunuyor.
Şimdi İtalya da mali bir krizle sarsılmaya başladı. Devletin borcu, milli gelirin % 120’sine ulaşıyor. İtalya’nın Yunanistan’dan farkı, borcun büyük kısmının yabancı bankalara değil, kendisi çok güçlü bir bankacılık sistemi olan İtalyan bankacılık sistemine olması. Dolayısıyla, burada devrimci Marksist bir partinin ana şiarının Yunanistan’dan farklılık göstermesi gerekiyor: bankalara borcun iptali!
İtalya’da da kardeş partimiz PCL (Partito Comunista dei Lavoratori-Komünist İşçi Partisi) derhal mücadele bayrağını açmış durumda. Krizin finans piyasalarını sardığı 12 Temmuz Salı günü PCL sözcüsü Marco Ferrando yoldaşımız aşağıdaki basın açıklamasını yaptı:
“Kamunun bankalara borcu iptal edilsin!
Ekonomik ve sosyal krizin derinliği anti-kapitalist ve özgürleştirici bir yanıtı gerekli kılıyor.
Berlusconi-Tremonti-Milanese hükümeti tefeci bankacılara her yıl 80 milyar avro faiz ödemesini garanti altına almak için kimbilir kaçıncı sosyal kasaplık planını ortaya atmış bulunuyor. Bu, Cumhurbaşkanı Napolitano’nun da atıf yaptığı, Brüksel’den dayatılan politikadır ve gittikçe daha fazla suç ortaklığına yönelen parlamenter muhalefet tarafından da paylaşılmaktadır.
Güçlülerin iktidarının bu radikalliğine eşit derecede radikal bir çözümle karşılık vermek gerekiyor: kamunun bankalara borcunu iptal etmek, bankacılık sistemini kamulaştırmak, böylece serbest kalacak dev kaynakları sosyal hizmetlere, emeğe, çevrenin ve hayatın ihtiyaçlarına yatırmak. Bu, korkunç ve dipsiz bir kuyudan çıkışın tek yoludur.
Halkın yaşam koşullarını bir avuç bankacının sunağında kurban etmeye hayır! Onların diktatörlüğünü devirip gerçek bir demokrasiyi yerleştirmenin zamanı geldi. İşçilerin hükümeti her zamankinden daha fazla bir ihtiyaç.”
Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluş Koordinasyonu (DEYK) Avrupa’da boylu boyunca sınıf mücadelelerinin içinde, kitleleri tek gerçekçi yola, işçi sınıfının iktidarı için mücadeleye çağırıyor. Kriz Türkiye’ye yeniden geldiğinde Devrimci İşçi Partisi de işçi ve emekçilerin kurtuluşu yolunda görevlerini üstlenecektir!