% 8,8 ve % 113...
Bir sevinç, bir sevinç! Türkiye ekonomisi 2011’in ikinci çeyreğinde (yani Nisan-Mayıs-Haziran aylarında) % 8,8 büyümüş, duyduk duymadık demeyin, Çin’den sonra dünya ikincisi olmuş. TÜSİAD başkanı, İstanbul Sanayi Odası başkanı ve öteki sermaye temsilcileri, hükümetin coşkusunu paylaşıyor. Bir de yabancı finans basınını tanıklığa çağırıyorlar: ABD sermayesinin en önemli finans gazetesi Wall Street Journal Türkiye’nin Yunanistan’a örnek gösterildiğini yazmış.
Üç aylık, hatta yıllık rakamlardan çıkarılmayacak anlamlar çıkarılıyor. Türkiye ekonomisinin geleceği parlakmış, Avrasya kaplanı olmuş vesaire vesaire. Türkiye şu anda üç aylık rakamlar temelinde dünya ikincisi, Avrupa birincisi olmuş ama ilk on arasında Avrupa’dan üç ülke daha var: Letonya, Litvanya, Estonya. Yani Baltık ülkeleri. Bunlar da aynen Türkiye gibi, 2008-2009 resesyonunda (daralmasında) büyüme bakımından çakılan ülkeler. Battı batacak denen ekonomiler. Kimse onlar için “aslanlar, kaplanlar” demiyor, çünkü herkes biliyor ki krizlerde çok hızlı küçülen ekonomiler kriz sonrasında çok ani ve hızlı büyürler.
İkinci çeyrek için açıklanan rakamların önemi başka yerde yatıyor. Geçen sene, hatta bu yılın ilk çeyreğinde dünyada birçok ekonomi iki haneli büyüme yaşamıştı. Türkiye kendisi 2011’in ilk üç ayında % 11 büyümüştü. Şimdi ise dünyada çift haneli büyüme yaşayan tek bir ülke yok. Türkiye’nin büyümesi ise 2 yüzde puanından fazla düşmüş. Bu rakamlarla kına yakmak yerine oturup düşünmek gerekir. Neden bu gerileme? Daha da derinleşebilir mi?
O zaman, % 8,8’in iyi haber değil kötü bir işaret olduğunu anlamak kolaylaşır. Dünya çapında ekonomik gerileme yeniden başlıyor. ABD’de ilk altı ay büyümesi % 0,8 dolayında kaldı. AB’de Baltık ülkelerinin cüce ekonomileri büyüyedursun, Almanya, Fransa, İtalya gibi devler yerinde sayıyor, büyüme durdu. Japonya daha depremin ve tsunaminin etkilerinden kurtulabilmiş değil, böyle giderse kurtulamayacak da. Hindistan ve Brezilya gibi yıldızlar dahi yavaşlıyor. Çin bile tek haneye düşmüş durumda. Ekonomik kriz yeniden geliyor. Siz hâlâ dünya ikinciliği ile uğraşıyorsunuz!
Bir de aynı gün bir başka rakam daha açıklandı: cari açık, yani ekonomiye döviz kazandıran faaliyetler ile ekonominin döviz ihtiyacı arasındaki fark. Geçen yıl Ocak-Temmuz arasında 24 milyar dolar dolayında olan cari açık, bu yılın aynı döneminde 51 milyar dolara yaklaşmış. Artış oranı mı? % 113! % 8,8 büyümeye pek sevinenler, dünya ekonomisinin krizi Türkiye sahillerini vurunca, bu dış açığın nasıl kapatılacağını hesaplasalar iyi olur. Bunun ne kadar ciddi bir sorun olduğunu biz söylemiyoruz, İMF söylüyor, kredi derecelendirme kuruluşu Fitch söylüyor. Bakın daha şimdiden avro 2,5 TL’ye yükseldi. Türk parasına güvensizlik şimdiden işaretlerini veriyor. Türkiye bu cari açıkla dünya ekonomik krizini en ağır yaşayacak ülkelerden biri olabilir.
Wall Street Journal, Türkiye’yi Yunanistan’a iyi örnek diye gösteredursun. Biz ise Yunanistan’ı Türkiye’ye iyi örnek diye göstermekte ısrarlıyız. Yunan emekçileri ve gençliği, 2008 Aralık ayındaki isyanlarıyla dünyanın içine girdiği Büyük Depresyon’da verecekleri mücadelenin ilk provasını yaptılar. 2011 Mayıs’ında AB ve İMF baskısıyla Yunan hükümeti dehşet verici bir kemer sıktırma saldırısına girişeli beri de genel grev yapıyor, meydanları işgal ediyor, polisle kahramanca çatışıyorlar.
Türkiye Yunanistan’a geleceğini göstermiyor. Tersine, Yunanistan Türkiye’ye geleceğini gösteriyor!