Gebze’de 25 Kasım etkinliği: Emekçi kadınlar en öne!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü kapsamında, 26 Kasım Pazar günü emekçi kadınlar Devrimci İşçi Partisi Gebze bürosunda kahvaltı etkinliğinde buluştu. Etkinliğe ağırlıklı olarak metal fabrikalarında çalışan emekçi kadınlar katıldı.
Etkinliğin açılışını yapan yoldaşımız sözlerine Filistin’de Siyonist işgalin saldırısına maruz kalan ve bu işgalci oluşuma karşı mücadele eden, dövüşen, bu kavgada düşen Filistin halkına ve Filistinli kadınlara selam yollayarak başladı ve sözü Armağan Tulunay yoldaşımıza bıraktı.
Armağan yoldaşımız emekçi kadınlara 25 Kasım’ın emekçi kadınlar için anlamını ve erkek egemen kapitalist sistemin ne olduğunu, buna karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini anlattı. 25 Kasım’ın, bundan 63 yıl önce 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı öne çıkan Mirabel kardeşlerin sembol haline gelen mücadelesi sayesinde bugün emekçi kadınların mücadelesiyle anılan önemli bir gün haline geldiğini söyleyerek başlayan yoldaşımız, günümüzde dünyanın her yerinde kadınların yaşamlarını tehdit eden erkek şiddetinin boyutlarını anlattı.
Toplumdaki önyargılar sebebiyle çoğu insanın Arap ülkelerinde, Müslüman bir ülke olan kendi ülkemizde kadına yönelik şiddetin batılı, “çağdaş” ülkelerden çok daha yüksek oranda olduğunu düşündüğünü ama verilere bakıldığında Finlandiya, Kanada gibi ülkelerde aynı oranda şiddetin olduğunu, Amerika’nın bu konuda başı çektiğini gösteren yoldaşımız, kadına yönelik şiddetin sorumlusunun belli ülkelerin kültürleri değil erkek egemen kapitalist sistemin kendisi olduğunu söyledi.
Kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine toplumdaki bir takım cani, hasta ruhlu erkeklerin sebep olduğu şeklindeki yargıyı da yoldaşımız kanıtlarıyla çürüttü. Öldürülen kadınların büyük çoğunluğunun en yakınlarındaki erkekler, ağırlıklı olarak da eşleri tarafından öldürüldüğünü, kadınların en çok güvende oldukları söylenen, hatta kadının yeri olarak gösterilen evlerinde öldürüldüklerini gösterdi. Bu yüzden kadına yönelik şiddetin münferit değil, sistematik bir şiddet olduğunu ve burada esas failin de yine erkek egemen kapitalist sistem olduğunu vurguladı.
Yoldaşımız, erkek egemen kapitalist sistemin getirdiği şiddeti bu sistemin temsilcilerinin, yani bugün istibdadın kadının toplumdaki yerini ikincil gören, kadınların haklarını tırpanlamaya yönelik söylemlerinin ve adımlarının beslediğini söyledi. Burjuvazinin kadın hakları konusunda pek “hassas” temsilcilerinin bir yandan 25 Kasım, 8 Mart gibi günlerde iki yüzlü açıklamalar yapıp, diğer yandan kadınları ya açlık ücretlerine çalıştırmaya ya da sendikalı olmak istediklerinde kapının önüne koymaya devam ettiklerini anlattı.
Erkek egemen kapitalist sisteme karşı haklarımızı savunmamız, haklarımızı genişletmek ve yeni kazanımlar elde etmek için örgütlenmemiz gerektiğini söyleyen yoldaşımız aynı zamanda eğer bir kadın daha öldürülmesin istiyorsak, sadece haklarımızı korumak ve genişletmekle yetinmememizin gerektiğini, kadınları koruyacak, şiddete anında müdahale edecek özsavunma örgütlenmeleri kurmamızın gerektiğini söyledi. Nihayetinde erkek egemen kapitalist sisteme karşı, istibdada karşı, emperyalizme ve Siyonizme karşı ve kadına yönelik şiddete karşı mücadelede en öne emekçi kadınların çıkması gerektiğini vurguladı.
Sunumun ardından etkinlik soru ve katkılarla devam etti. Verimli bir sohbetin ardından etkinlik emekçi kadınlara örgütlenme, mücadele etme ve mücadelede en öne çıkma çağrısı ile sona erdi.