Tekel direnişinin sesi Yunan işçileri ve gençleriyle buluştu (25-03-2010)
19 Mart Cuma akşamı Atina'da askeri diktatörlüğü bitiren ayaklanmanın başladığı yer olan Politeknik Üniversitesi'nde yapılan toplantıda ilk sözü Tekel işçileri adına Binali İldan aldı. Konuşmasına Ege'nin diğer yakasından mücadele eden Tekel işçilerinin sıcak ve dostça selamlarını getirdiğini söyleyerek başlayan İldan yıllardır süregelen ekonomi politikalarını ve özelleştirmeleri anlatarak Tekel işçilerinin mücadelesinin büyük bir kamuoyu desteği kazanmasının nedenlerine indi. Daha sonra bir zamanlar Tekel'e bağlı olan işletmelerin tarihine ve özelleştirme sürecine değinen İldan bu işletmelerin büyüklüğünden ve ekonomik öneminden bahsetti. Tekel işçilerinin mücadelesinin, başta Ankara'da geçen yetmiş sekiz günde yaşananlar olmak üzere, önemli dönemeçlerini bir bir Yunanistanlı sınıf kardeşlerine aktardı. Abdi İpekçi Parkındaki polis saldırısından 17 Ocak mitingine, 4 Şubat'taki bir günlük iş bırakmadan çadırların sökülmesine kadar geçen süreci özetledi. Sendikaları işçinin mücadele azmi ve kararlılığının harekete geçirdiklerini anlattı, sendika bürokrasisinin önlerine çıkardığı engelleri nasıl aşmaya çalıştıklarından bahsetti. Gelinen aşamada Tekel işçilerinin başlattığı kavganın artık Türkiye işçi sınıfının hatta dünya işçi sınıfının kavgası olduğunu belirterek uluslararası dayanışmanın ve mücadelenin uluslararası boyuta taşınmasının önemine değindi.
Binali İldan'dan sonra konuşan SES Ankara Şube yöneticisi Meryem Özsöğüt ise uluslararası kapitalist krizden, krizin Türkiye ekonomisine ve politikaya etkilerinden bahsetti. Kullandığı sayısal verilerle ülkedeki ekonomik ve siyasi durumu özetleyen Özsöğüt Türkiye devletinin işçilere, sola ve Kürt halkına uyguladığı baskıları aktardı. Uluslararası dayanışma ve mücadelenin toplantı tipi etkinliklerin dışında eylemlerle de somutlaşması gerektiğini söyledi.
Meryem Özsöğüt'ün ardından Güney ve Kuzey Kıbrıs'tan siyasi durumlar üzerine raporlar sunuldu. Onu takiben Evrensel Gazetesi Atina temsilcisi söz alarak yine Türkiye'deki durumla ilgili bilgi verdi.
Toplantının son konuşmasını ise DİP Girişimi temsilcisi Mert Kükrer yaptı. Türkiye'deki politik atmosferin Tekel mücadelesine odaklanmış olduğunu belirterek sözlerine başlayan Kükrer, Tekel işçilerinin başlattığı mücadele dalgasının uzun süredir suskun kalan işçilerin umut ışığı olduğundan bahsetti. 17 Ocak mitinginde gerçekleşen kürsü işgalinin sendika bürokrasisine karşı önemli bir başkaldırı olduğuna değindikten sonra işçilerin kendi eylemleri üzerinde söz sahibi olmasının önemini vurguladı. Türk, Kürt veya Arap olsun değişik milliyetlerden, mezheplerden ve siyasi görüşlerden işçilerin omuz omuza verdiği mücadeleden bahsetti. Kadınların gemi işgallerinden AKP binalarının işgaline en militan eylemlerde hep en önde olduğunu aktardı. Burjuvazinin iki kampının arasında süren mücadelenin, Kürt halkının esaret altına alınmasının ve emperyalizmin sürekli savaş döneminin yarattığı gericiliğin panzehirinin Tekel işçilerinin mücadelesinin de gösterdiği gibi işçi sınıfının mücadelesinde yattığını söyledi. Tekel işçilerinin hakim kutuplaşmayı kırarak işçi sınıfını sınıf çıkarları etrafında taraflaştırdığından bahsederek dört bir yandan gelen direniş haberlerine değindi. Son olarak DİP Girişimi'nin Ankara'da yetmiş sekiz gün boyunca gün gün ördüğü faaliyetten kısaca bahseden DİP Girişimi temsilcisi 1 Nisan'da Tekel işçilerinin Ankara'ya döneceğinin, 26 Mayıs'ta da bir genel grev kararı olduğunun altını çizerek mücadelenin büyüyeceğini umduklarını ve DİP Girişimi'nin bunun için elinden geleni ardına koymayacağını söyleyerek sözlerini tamamladı.
Toplantı düzenleyicilerini temsilen yapılan toparlama konuşmasının ardından toplantı sona erdi.
20 Mart Cumartesi akşamı ise konferans Patras'ta bir sendikanın toplantı salonunda yapıldı. Binali İldan'ın Tekel işçileri adına yaptığı konuşmayla başlayan konferans Kıbrıs'tan gelen raporlarla ve DİP Girişimi temsilcisinin konuşmasıyla sona erdi.
Değişik ülkelerden sınıf mücadelesi deneyimlerinin paylaşılması anlamında önemli olan bu tarz toplantılar, işçi sınıfının uluslararası mücadelesinin örülmesi yolunda birer ön adım olarak da önem taşımaktadır. Özellikle Yunanistan ve Türkiye gibi halkları hakim sınıflarca birbirine düşman gösterilmeye çalışılan ülkeler arasında işçi sınıfının mücadelesinin kuracağı bağ, enternasyonalist mücadeleye büyük katkılarda bulunacaktır.