Öncü İşçi Şûrası’nda buluşan işçiler 2025’i örgütlenme ve mücadele yılı yapmaya söz verdi!

Öncü İşçi Şûrası’nda buluşan işçiler 2025’i örgütlenme ve mücadele yılı yapmaya söz verdi!

Değişik sektörlerden öncü işçiler ve sınıf mücadeleci kadrolar Öncü İşçi Şûrası’nda buluştu 

Öncü İşçi Şûrası adına ve iddiasına uygun bir bileşimle toplandı. Birleşik Metal-İş Genel Merkez Örgütlenme Sekreteri Fehmi Elmacı ve Birleşik Metal-İş Gebze 1 No’lu Şube Başkanı Selçuk Çifci, yönetim kurulu üyeleri Mahmut Polat ve Alperen Erkoç, aynı şubeye bağlı General Electric Grid Solutions, Chen Solar, Smart Solar, Copreci, China Tool ve HT Solar’dan temsilciler ve işçiler, Dostel, Esitaş ve Fagor fabrikasından işçilerle metal işçileri Öncü İşçi Şûrası’na Kavel’den bugüne metal işçilerinin mücadeleci geleneğini taşıdılar. Tekel direnişinden bu yana gıda sektörünün en önemli mücadelelerine ve son dönemde Polonez, Perfetti, Eker gibi direnişlere öncülük eden Tek-Gıda İş örgütlenme uzmanları Yunus Durdu ve Suat Karlıkaya, Polonez işçileri ve Perfetti’de bir yıla yakın süre fabrikada direnen Ayhan Yaylalı, Tek-Gıda İş Gebze Şubesi yöneticisi Servet Yeşilkaya ve aynı şubeye bağlı Bimbo fabrikası temsilcisi, ekmeği üretenlerin ekmek için mücadeledeki kararlılığını, direniş çadırlarından barikat savaşlarına uzanan mücadelelerinin sıcaklığını getirdiler. 

Petrol-İş Gebze Şubesi’ne bağlı grevini sürdüren Tarkett fabrika temsilcisi, grevini tamamlayan MKB Rondo işçileri, sadece ağır sömürü koşullarıyla ezilmeyen, iş cinayetleriyle de can veren tersane işçileri, çok farklı alanlarda çalışan işçi-emekçi gençler, sektör, sendika, konfederasyon farkı olmaksızın işçi mücadelelerinin bir bütün olduğunu gösterdiler. 

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ertuğrul Oruç, Eğitim-Sen Kocaeli 2 No’lu Şube yöneticileri ve üyeleri, Devrimci Marksizm dergisi Yayın Kurulu üyeleri ve yazarları, akademisyenler de Öncü İşçi Şûrası’nda yer aldılar. Düşünce ve eylemlerini işçi sınıfının hizmetine sunan, işçi sınıfının toplumsal ortamı ve ideolojisi içinde gelişen organik aydınlar, sınıfla mücadele alanlarındaki birlikteliklerini Öncü İşçi Şûrası’nda da devam ettirdiler. 

Bahçede fotoğraf

Direnişlerden ve grevlerden güç alan örgütlenme ve mücadele yılı olacak 2025’e ışık tutan konuşmalar! 

Devrimci İşçi Partisi daha önceki yıllarda da bu salonda öncü işçi toplantıları düzenlemişti. Her toplantı bir öncekinin üstüne koyarak ilerledi ve nihayet Öncü İşçi Şûrası’nda salon hıncahınç doldu. Sadece katılım değil aynı zamanda direnişlerden ve grevlerden gelen coşku da yüksekti. Bu ortamda gerçekleşen Şûra’da işçi sınıfının geçmiş deneyimleri ışığında dünü, sürmekte olan mücadeleleri ileri taşımak adına bugünü ve ekmek kavgalarını işçi sınıfının iktidar kavgasıyla bütünleştirme hedefiyle geleceği konuştuk. Tek-Gıda İş Sendikası Örgülenme Uzmanı Yunus Durdu ve Suat Karlıkaya, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube Başkanı Selçuk Çifci ve Mali Sekreter Mahmut Polat konuşmalarında MESS’e karşı verilen yasaklı grev mücadelelerinin ve adını mücadele tarihine altın harflerle yazdıran Polonez direnişinin zaferlerini selamladılar ve konfederasyon ayrımı gözetmeksizin sınıf dayanışmasını yükselten konuşmalar yaptılar. Hem metal işçilerinin yasaklı grev mücadelesinde hem de Çatalca’dan yükseltilen Polonez mücadelesinde sermaye ve devlete karşı verilen çetin mücadele deneyimlerini aktardılar. “Yaşasın işçilerin birliği ve halkların kardeşliği” anlayışıyla sınıf mücadelesinin Türk, Kürt, Laz, Sünni ve Alevi ayırt etmeden işçi sınıfını birleştirdiğini vurguladılar. 

Levent Dölek

“İşçinin gündemini ülkenin gündemi yapacağız! Ülkenin gündemine işçi sınıfının damgasını vuracağız!”

Devrimci İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Dölek açılış konuşmasında 2025 yılını Mücadele ve Örgütlenme Yılı ilan ettiğimizi belirterek işçilerin sendikasına sahip çıkması ve denetlemesinin önemini vurguladı. Devrimci İşçi Partisi olarak işçi sınıfını kazanmanın yolunun işçi sınıfının kazanmasından geçtiğinin bilincinde olduğumuzu belirten Dölek, omuz omuza kavga verdiğimiz Polonez direnişindeki gibi, işçi sınıfına öğretmen olmadan önce onların öğrencisi olmayı bilmek gerektiğini ekledi. İşçinin emekçinin gündemini Türkiye'nin gündemi yapmak ve ülkenin gündemine işçinin emekçinin damgasını vurmak hedefiyle yola çıktığımızı belirten Dölek, 2025 yılında işçi sınıfının ülkenin gündemine yumruğunu vuracağını belirtti.

“İşçi düşmanı Orta Vadeli Program’la ve MESS’le büyük hesaplaşmaya doğru…” 

Selçuk Çifci konuşmasında grev yasaklarını çöpe atarken neleri göze aldıklarını, işçilerle karşılıklı sözleşerek bu büyük sınıf kavgasından nasıl alınları ak bir şekilde çıktıklarını anlatarak bundan sonra da kavgayı büyütmeye devam edeceklerinin mesajını verdi.  Özellikle MESS grevlerinin işçi düşmanı Orta Vadeli Program’a (OVP) karşı en güçlü cevap olduğunu söyleyen Selçuk Çifci bu mücadelenin süreceğini, özellikle önümüzdeki yıl gerçekleşen büyük MESS grubu sözleşmesi için mevcut kazanımlardan hareketle daha büyük bir kavgaya, daha büyük grevlere hazırlanmak gerektiğinin altını çizdi. Mahmut Polat, daha önce imkânsız olarak gördükleri pek çok şeyin mücadele ile elde edildiğini anlattı. Fabrikada üretimi durdurarak sendikal eğitim yapma hakkı daha önce bir hayal gibi görünürken mücadeleyle Gebze’deki fabrikalarda da bir bir elde edildi. Grev yasaklarına rağmen greve devam etmenin bir seçenek olarak görülmediği günlerden grev yasaklarının grevlerle yırtılıp atıldığı bugünlere mücadeleyle gelindi.  

“İşçi sınıfı için örgütlenmekten ve mücadele etmekten başka yol yok!”

Suat Karlıkaya kürsüye çağrılırken Polonez fabrikasının arka kapı savaşlarındaki öncülüğünden bahsedildiğinde Polonez işçileri “Suat başkan sen bizim her şeyimizsin” sloganlarıyla onu selamladılar. Karlıkaya, Tekel mücadelesinden günümüze yıllardır işçi sınıfının kavgasını işçi sınıfıyla birlikte verdiklerini anlatarak söze başladı. Devrimci İşçi Partisi’nin de yıllardır mücadelelerde olduğunu Nestle’den Cargill’e ve bugünlere hep direnişlerde olduğunu aktaran Karlıkaya, işçilerin örgütlenmekten ve mücadele etmekten başka bir yolu olmadığının altını çizdi. 

Yunus Durdu

“İşçiyle birlikte aç kalmayan, işçiyle birlikte yatmayan, grev yasağına karşı grevcinin yanında olmayan kendine sendikacı demesin!” 

Yunus Durdu ise Polonez işçilerinin “Yunus başkan nerede biz oradayız!” sloganları eşliğinde kürsüye çıktı. Konuşmasında Polonez sürecinde uğradıkları baskıları, polisiyle kaymakamıyla kafa kafaya verdikleri mücadeleyi ve o günlerden bugünlere nasıl zafere ulaştıklarını anlattı. Tek-Gıda İş Sendikası olarak işçileri maddi ve manevi olarak hiçbir zaman yalnız bırakmadıklarını ve işçiler tarafından da karşılığını aldıklarını hatırlattı. Devletin uygulamaya çalıştığı baskılara ve türlü provokasyonlara işçilerin pabuç bırakmadığını da ekledi. Konuşmasının devamında devletin bürokratlarının, anayasayı ve yasaları çiğneyen patronları koruyup kollarken, işçiler yürüyüş yapmak istediğinde nasıl yasalara sığındıklarını hatırlattı ve ekledi: “Gerçek bir sendikacı olmak yeri geldiğinde polisle çata çat çatışmaktır, işçiyle sokakta yatmaktır, işçi aç yatıyorsa aç kalmaktır, işçimizi hırsızlıkla suçlayanlara asıl hırsınız sizsiniz demektir. İşte bu mücadele eden sendikacının ve onun arkasından giden işçinin karşısında ne polis barikatı durabilir, ne patron durabilir ne de ülkenin siyasetçisi durabilir!” Metal işçilerinin grev yasaklarını arkasına alan MESS’e karşı yürüttüğü grevleri selamlayan Durdu, Birleşik Metal-İş bu mücadeleyi verirken grev yasaklarına karşı tek satır yazıp metal işçilerine destek vermekten dahi imtina eden sendikacıları kınadı. Durdu’nun birleşik işçi cephesi doğrultusundaki bu sözleri farklı konfederasyonlara bağlı işçiler tarafından ayakta alkışlandı.

“Sınıf dayanışmasından güç aldık tüm işçi sınıfı için savaştık”

Ve tabii ki Polonez işçileri de konuştu. Salona büyük bir enerji ve coşkuyla sloganlar eşliğinde giren Polonez işçileri adına direnişin öncülerinden Engin Gürbüz söz alarak bu süreçte Devrimci İşçi Partisi’nin rolünü vurgulayarak, sınıf dostlarının onları hiç yalnız bırakmadığını ve direnişin tüm işçi sınıfına mal olduğunu belirtti. Ardından kürsüye birlikte çıkarak Polonez sürecini anlatan Saniye Taş ve Ayla Erdal verdikleri uzun soluklu ve zorlu mücadeleye nasıl göğüs gerdiklerini, sendikalarından ve sınıf dostlarından nasıl güç aldıklarını aktardılar. 

“Emekçi kadınlar en öne!”

Chen Solar fabrika temsilcisi ve Birleşik Metal-İş Kadın Komisyonu sözcüsü Naz Şakar, yaptığını konuşmada sınıf mücadelelerinde emekçi kadınların yerini anlattı, emekçi kadınların öncü olduğu yerde zaferlerin geldiğini vurguladı. Öncü işçileri göreve çağırdığımız bu etkinlik vesilesiyle, işçi ve emekçi kadınları da göreve, mücadelede en önde yürüyemeye çağırdı. Ekmek mücadelelerinde emekçi kadınların oynadığı büyük rolün bir kez daha altını çizdi ve sınıf mücadelesinin kadınların kurtuluşu için de bir reçete olduğunu vurguladı.

“Ayrı gayrı yok! Birleşik İşçi cephesi için ileri!”

Eğitim-Sen Kocaeli 2 No’lu Şube üyesi Hatice Oral ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ertuğrul Oruç konuşmalarında kendi alanlarındaki meslek mücadelelerinin işçi mücadelelerinden ayrı olmadığını, tam tersine ortak bir sınıf mücadelesinin parçası olduğunu vurguladılar. Sendikal haklarını sonuna kadar savunarak patronuna fabrika kapattıran MKB grevcileri, grevinde dördüncü ayını deviren onurlu Tarkett işçileri, 326 gün boyunca mücadelesini sürdürerek sendikalı olmayı başaran Perfetti işçilerinin yılmayan öncüsü Ayhan Yaylalı ve en ağır koşullar altında çalışarak ekmek kavgasını sürdüren tersane işçisi bir yoldaşımız da konuşmalarını yaparak mücadele deneyimlerini aktardı, konuşmaların ortak noktası sınıf mücadelesinde ayrı gayrı demeden birleşmenin önemi üzerineydi.

“Kapitalizm esarettir hareket etmeyen zincirlerini fark edemez!”

Chen Solar baştemsilcisi ve Birleşik Metal-İş Gebze 1 No’lu Şube Eğitim Sekreteri Alperen Erkoç konuşmasında mücadeleci işçilere çağrıda bulundu. Rosa Luxemburg’un “Kapitalizm esarettir. Hareket etmeyen zincirlerini fark edemez.” sözünü hatırlatarak, bu toplantının bizi zincirlerimizden kurtulmaya çağırdığını ve gerçek zaferin ancak o zaman gelebileceğini vurguladı. Açlığa mahkûm edilen asgari ücretli milyonlara karşı, Filistin’de Siyonist İsrail tarafından katledilen çocuklara karşı, yıllardır ezilen, eşitlik mücadelesi veren Kürt halkına karşı, kadın cinayetlerinde ölen kadınlara karşı ve dünyanın her yerinde ezilen, sömürülen halklara karşı işçi sınıfının öncülerinin sorumluluğunu hatırlatan Alperen Erkoç, hep birlikte kapitalist sömürü düzenini tarihin çöplüğüne atmak için salonu dolduran işçileri siyasi mücadeleye davet etti.

Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran: “Kazanımlarımız çok önemlidir ama kapitalizm var olduğu sürece geçicidir! Kalıcı çözüm işçi iktidarındadır!”

Kapanış konuşmasını ise Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran yaptı. Savran konuşmasına salonu dolduran mücadeleci işçilerin karşısındaki heyecanını vurgulayarak başladı. Bu heyecanın bir anlamı da salonu dolduranların sınıf kavgasında proletaryanın mücadeleci, birikimli ve nitelikli bir öncü grubunu temsil etmesi ve gelecekte verilecek sınıf kavgasında önemli rollerine ilişkindi. Savran konuşmasında işçi sınıfının sendikal mücadelelerinin getirdiği kazanımlara, haklara ve güçlü sonuçlara rağmen kapitalizmin esareti altında kalıcı olamayacağını belirterek bu mücadelelerin sınırlılığına dikkat çekti. Kapitalist sistemin bir zorunluluğu olarak var olan yedek sanayi ordusunu, yani işsizler ordusunu patronların nasıl mücadele kırıcı bir koz olarak kullandığını örnek gösterdi. Bu açıdan kapitalist sistem var olduğu sürece işçi sınıfının sürekli nasıl tehlikede olduğunu ve bunun bir tek çözümü olduğunu vurguladı. Bu çözüm, güvenli bir yaşamı vadeden, işsizliğin olmadığı ve toplumun kapitalizm tarafından yozlaştıramayacağı bir işçi sınıfı iktidarıdır. 

“İşçi iktidarı için öncü işçiler Devrimci İşçi Partisi’ne!” 

Savran konuşmasının devamında bu hedefe ulaşabilmenin ise modern çağda tek aracı olduğunu belirtti: O da siyasi partidir. İşçi sınıfı için çözümün yolu devrimdir ve işçi sınıfının partisi de devrimci olmak zorundadır. Sendikaların ötesine geçerek ancak bir siyasi parti etrafında, işçi sınıfının kurtuluş programını tüm ezilenleri kapsayacak şekilde içeren örgütlü bir mücadelenin bizi nihai zaferimize ulaştırabileceğinin altını çizdi. Ve bu vesileyle salonu dolduran ve hayatını işçi mücadelesine adayan tüm öncülere seslenerek Devrimci İşçi Partisi saflarında bu ekmek mücadelelerini siyasileştirmeye ve örgütlü mücadeleyi hep birlikte vermeye çağırdı. 

Öncü İşçi Şûrası başarıyla sona erdi: İş aş hürriyet kavgasına ışık tuttu ve güç verdi!

Bu çağrının ardından etkinliğimiz halaylar, sloganlarla sonra erdi. Öncü İşçi Şûrası vesilesiyle bir araya gelen işçiler deneyimlerini ve coşkularını paylaştıkları, tartışmalardan dersler çıkardıkları, sınıf dayanışmasından güç aldıkları günü toplu fotoğraflar çektirerek kalıcılaştırdı. Öncü İşçi Şûrası büyük bir coşkuyla, mücadele dolu mesajlarla ve geleceğe yönelik çağrılarla doluydu. Bugün kapitalist esaret altında yapabildiklerimiz, yarın o esaretten kurtulmak için yapabileceklerimize güç oluyor, işte bu toplantı o güç birliğinin vesilesidir. Mücadele ve örgütlenme çağrımız sadece genel bir eylem çağrısı değildir. Büyük bir sınıf kavgası bizi bekliyor. Karşımızda OVP ile kuşanmış bir sermaye ve istibdad rejimi var. Dünya genelinde ise emperyalist kamp saldırdıkça saldırıyor. 2025 senesi Devrimci İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Dölek’in de sözlerinde belirttiği gibi randevusu verilmiş MESS muharebesiyle ve nereden geleceğini henüz bilemediğimiz ekmek kavgalarıyla dolu olacak. İşçi sınıfı bu muharebeye sadece sendikalarıyla değil siyasi bir örgütlülüğün gücü altında planlı, programlı ve disiplinli bir sınıf bilinciyle kuşanarak hazırlanmalı. Şûra, kurul demektir. Bu topraklarda “sovyet”lerin karşılığıdır. 19 Ocak’taki etkinliğimizin perspektifi, gelecekte mücadelelerin kendi bağrından yükselecek işçi şuralarına, oradan da işçi sınıfının iktidar kavgasına uzanıyor. Örgütlenelim, mücadele edelim ve zincirlerimizden kurtulalım!