Başyazı: Patron partilerinden umudu kestiğimiz yerde geleceğe umutla bakabiliriz!
Her şey 31 Mart’ın son dönemlerdeki en düşük katılımlı seçim olacağını gösteriyor. Halkın, düzen siyasetine güveni gün geçtikçe eriyor. Bunu düzen partileri de görüyor. Emekçi halkın hali, ülkenin gidişatı ortadayken, yerel seçim vaatlerinin kimseyi tatmin etmediğinin farkındalar. Muhalefet artık temcit pilavı gibi “köprüden önce son çıkış” edebiyatını getirdiği sofrada. İktidar ise muhalefetin sefaletinin karşısında kendi kendine muhalefet ediyor. Bunun halkı aptal yerine koymak olduğunun farkına varınca da çareyi “beka sorunu” söylemine sarılmakta buluyorlar. Ancak artık bunlar da para etmiyor. Nasıl para etsin ki?
6,5 milyon işsizle, yüzde 10 küçülen sanayi üretimiyle, yüzde 20 enflasyonla çökmüş bir ekonomiyle seçime gidiyoruz. Mutfakta yangın dinmiyor, 5,5 milyon kişi emeklilikte yaşa takılmış, geriye kalanlara emeklilik ufukta bile görünmüyor. 1 Nisan’ı bırakın kimse yarınını göremiyor. Dış politika krizde, boynumuzdaki emperyalist zincir sıkıldıkça sıkılıyor. Emperyalizmle kavga etmekten kaçınanlar kardeş kavgasını kışkırtıyor. Hakkını arayan emekçiye baskı, zulüm, istibdad, patronlar için sömürü ve talan serbest! Şimdi ülkeyi bu hale getiren iktidar, diyor ki; “beka sorunu var” bize oy vermezseniz ülke batar!
İşçi emekçi kardeş, ülkeyi batıranlara oy verme! Sandığa gitme! Çünkü bu ülke oy vermezsen değil, örgütlenmezsen ve mücadele etmezsen batar!
Bir muhalefet ki evlere şenlik. İşçi düşmanlığında, emperyalizme ve Siyonizme hizmette iktidarla yarışıyor. 7 Haziran 2015'te aldıkları oylarla AKP’yle koalisyon masasına oturdular. Beraber dokunulmazlıkların kaldırılmasına, savaş tezkerelerine oy verdiler. 16 Nisan referandumunda mühürsüz oylar sayıldı, evde oturun dediler. 24 Haziran seçimlerinde sayım bitmeden “adam kazandı” dediler. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi, belediyeleri alalım, ülke kurtulacak diyorlar. Dertleri ülkeyi kurtarmak değil, parsadan pay kapmak. Listelerini ağalarla, müteahhitlerle, tefecilerle, patronlarla doldurmuş halktan oy istiyor. Oy vermezseniz bu iktidar ülkeyi felakete götürür diyorlar.
İşçi emekçi kardeş! İstibdadın yedek lastiklerine, Amerikan muhalefetine oy verme! Sandığa gitme! Çünkü bu ülke batarsa, bu muhalefete oy vermediğin için değil, düzen muhalefetinden ayrı örgütlenmezsen, siyaset masasına emekçinin yumruğunu vurmazsan batar!
Yüzünü sandıktan çevirmiş olan işçi emekçi kardeşim! Ne derlerse desinler geriye dönüp bakma. İşyerinde, mahallede, sokakta işçi ve emekçi kardeşinin elinden tut ve geleceğe bak! Ne umutsuz ol! Ne de kayıtsız kal! Başaracağız! İş ki kimin geçmişte hangi partiye oy verdiğine, hangi sendikada olduğuna bakmadan; çalışan, işsiz demeden; din, dil, memleket ayırmadan birleşelim ve bir Birleşik İşçi Cephesini inşa edelim!
Ne derlerse desinler geriye dönüp bakma! Dosdoğru yürü ve 31 Mart’ta seçimleri boykot et! Patron partilerinden umudu kestiğimiz anda geleceğe umutla bakabiliriz. Boykot umudun çağrısıdır! Belediye meclislerindeki rant kavgasına oy vermekle ülke kurtulmaz. Ülke emekçi halkın zincirlerini kırmasıyla, zincirsiz bir Kurucu Meclis’le ve işçi emekçi hükümetiyle kurtulur!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2019 tarihli 114. sayısında yayınlanmıştır.