Sağlığımız, geleceğimiz, eğitim hakkımız için bu sistemle mücadele etmek zorundayız!

gençlik mektup

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Tıp Fakültesi öğrencisiyim. Salgında tam bir yılı doldurmuşken üniversite eğitiminin özelde kendi üniversitemizde, genelde de tüm Türkiye’deki durumunu bir kez daha gözden geçirmenin faydalı olacağını düşünüyorum. 11 Mart 2020 tarihinde ülkedeki ilk Koronavirüs vakası açıklandıktan sonra tüm okulların iki hafta tatil olacağı söylendi. Hızlı çıkan bu karar sonucunda gerek KYK yurdunda gerek özel yurtta gerekse evde kalan öğrenciler sağlık ve geçim kaygısıyla neredeyse izdiham yaratacak bir hızla memleketlerine, ailelerinin yanına döndü. İki hafta diye başlayan tatil, bir dönem boyunca okula dönemememizle sonuçlandı. Yüz yüze eğitimin niteliğinin sorgulamaya açık olduğu okullarda neredeyse hiçbir hazırlık yapılmadan uzaktan eğitim yöntemiyle eğitime devam edileceği söylendi. Elbette ciddi anlamda altyapı sağlanmadan bunun mümkün olmayacağı açıktı ve maalesef öyle de oldu. Sınav sisteminin nasıl olacağı ise tam bir karmaşa haline geldi. Başlarda öğrencilerden yüz yüze eğitim görüyorlarmış gibi online sınavlardan performans beklendi. Nitelikli eğitimden umudunu kesen İKÇÜ Tıp Fakültesi öğrencileri, sınav yükünün azaltılması talebiyle hocalarla sürekli olarak pazarlık yapar hâle geldi. Bu görüşmelerden istediğini alamayan bizler, çok sayıda tıp fakültesi öğrencisinin yaptığı gibi sosyal medyada oluşturduğumuz gündemlerle sesimizi duyurmaya çalıştık. Üniversite rektörü tarafından sosyal medya üzerinden engellensek de taleplerimizin bir kısmı yerine getirildi. Daha az notla sınıf geçme şansı yakaladık ama aldığımız eğitimin niteliği sınıfta kaldı.

Öğrenciler olarak doğru düzgün alamadığımız uzaktan eğitimin içine düştüğü rezil durumu görünce bu koşullar altında online sınavın nasıl olacağı konusunda da kaygı güdüyorduk. Büyük çoğunluğu işçi ve emekçi ailelerin çocukları olan öğrencilerin bir kısmının bilgisayar ve internet erişimi dahi yoktu. Başından beri plansızlıkla “planlanan” bu süreçte gerekli teknik gereçleri sağlama yükü de öğrencilerin üzerine yüklendi. Bazı arkadaşlarımız bunları geçici olarak kısıtlı imkanlarla temin etti ya da telefonlarıyla sınava girdi. Nitekim korkulan oldu ve pek çok okulda olduğu gibi İKÇÜ’de de sınav esnasında kesintiler oldu. Bazı arkadaşlarımız tekrar tekrar sınava girmek zorunda kaldı.

Koca bir yaz döneminde disiplinli ve planlı bir eğitim programı hazırlama zahmetine girmeyen YÖK, 2020/2021 eğitim döneminde okulların nasıl bir eğitim modeli izleyeceğini üniversitelerin ayrı ayrı belirleyeceğini söyledi. Tıp fakülteleri çoğunlukla online eğitim ve sınav modelini benimserken az sayıda okulda olduğu gibi İKÇÜ, pratik derslerin ve sınavların yüz yüze olacağı, teorik derslerin ise online işleneceği “hibrit” ders modeli sundu önümüze. İKÇÜ Tıp Fakültesi 1, 2 ve 3. sınıf öğrencileri sınav için 1,5-2 ayda bir memleketlerinden hastalığın en yaygın olduğu dönemlerde bile kalkıp gelmek ve sınav sonrası geri dönmek durumunda kaldı. Hastanede eğitim görmesi gereken 4, 5 ve 6. sınıf öğrencileri ise pandemi sürecinde en tehlikeli olan yerlerden biri olan hastanelerde, sağlık emekçileri için dahi gerekli tedbirlerin alınmadığı bir ortamda yüz yüze “seyreltilmiş eğitim” gördü. Tüm bu koşullarda sağlanan eğitimin ne denli verimsiz olacağını zaten tartışma gereği duymuyoruz. Salgının en yaygın olduğu dönemde bir yandan barınma ve yolculuk giderlerinin altında ezilip, diğer yandan “hastalığı kapar mıyım” endişesiyle sınava hazırlanıp yollara düşmek istemiyoruz.

Tıp fakültesi öğrencileri olarak, geleceğin sağlık emekçileri olarak salgına göre uyarlanan güvenli ve nitelikli bir eğitim hayatı istiyoruz. Gerekli önlemler alınmadığı için her sınav sonrası sınıfların birinden Covid çıkmasından, birilerinin karantinaya alınmasından bıktık. Nitelikli eğitimin ve bunun olabilmesi için gereken tüm koşulların (aşı, beslenme, barınma, ulaşım) sağlanarak, planlamanın buna göre yapılmasını talep ediyoruz. Yüz yüze eğitime yüz yüze sınav istiyoruz! Bu düzen bize hayatın her alanında olduğu gibi “her koyunun kendi bacağından asılacağını” alttan alta öğütleyip duruyor. Bu düzen bize geleceksizlikten başka bir şey vadetmiyor. Bunu reddediyoruz! Her dönemde olduğu gibi pandemi döneminde bir kez daha görüyoruz ki eğitim hakkımızı, yaşam hakkımızı ve geleceğimizi birlikte kazanmak için bu düzene karşı mücadele etmemiz şart!

İzmir’den bir üniversite öğrencisi

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2021 tarihli 139. sayısında yayınlanmıştır.