Eğitimi talan etme toplantısı
Üniversitelerde eşit, parasız, bilimsel eğitimin yerini uzun zamandır para ve sermaye aldı. İstibdadın, sermayenin çıkarlarına hizmet eden politikalarının neticesi olarak eğitim kurumları sermayenin kâr elde edebileceği, ucuz iş gücü temin edebileceği şekilde tasarlanıyor. Bu amaca uygun olarak 2017 Haziran ayında yayınlanan kanun hükmünde kararname ile Yükseköğretim Programları Danışma Kurulu adında bir kurul kuruldu. İlk toplantısını Aralık 2017’de yapan kurul, 9 Ocak’ta Ankara’da ikinci toplantısını yaptı.
Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?
Toplantıda konuşulanların içeriğine bakmadan kurul üyesi kurumlara göz attığımızda eğitim ve öğretimin hangi yönüyle irdelendiğinin anlaşılması zor değil. Bu kurumlardan bazıları şunlar: Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Milli Eğitim Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)… Liste birçoğu eğitim ve öğretim ile alakası olmayan bakanlık ve kurumlarla uzayıp gidiyor. Peki bu bakanlık ve kurumların eğitim politikalarıyla ne ilişkisi var?
Danışma Kurulunun kurulmasını öngören KHK ile “Meslek Yüksekokulları Koordinasyonu” da kurulmuştu. Bu koordinasyon ile meslek liselerindeki dönüşüme paralel şekilde meslek yüksekokullarında da öğrencilerin bölgede ucuz iş gücü olarak sermayenin hizmetine sunulmasının önü açılmış ve kademe kademe mesleki eğitimin programları bu şekilde planlanmıştı. Sorduğumuz sorunun cevabı burada. Danışma Kurulu toplantısında bulunan, eğitim-öğretimle alakası olmayan bu kurumların vazifesi sınai sermayeye ucuz işgücü üretmenin programını hazırlamaktır.
Eğitimi sermayeye peşkeş çekiyorlar
AKP iktidarı boyunca eğitimin ve öğretimin tüm kademeleri peyderpey ticarileştirilerek piyasacı eğitim yaygınlaştırıldı. Yıllar içinde üniversitelerin bilimsel ve akademik niteliği yok edildi, kimi bölümler patronlara kâr getirmediği için kapatıldı. Üniversitelere, yüksekokullara ve hatta meslek liselerine biçilen rol sermayenin ihtiyacını karşılamak oldu. Bunun örneğini teknokentlerde görüyoruz. Sanayi ve üniversitelerin işbirliğiyle kurulan bu merkezlerde öğrenciler asgari ücretin dahi altında çalıştırılıyor, üstelik buralar stajlarda tercih edilmesi zorunlu merkezler haline getiriliyor.
Tüm bunlar, saldırıların hedefinin üniversiteler ve öğrenciler olduğunu gösteriyor. Bizler ulaşımdan barınmaya, yemekten eğitim masraflarına kadar gün geçtikçe artan pahalılıklarla baş etmek zorundayız. Biz bunların üstesinden gelmeye çalışırken TOBB, müfredat, yemek, ulaşım ve sosyal zamanlarda verilen hizmetlerin ihalesinin kendilerine verilmesini istiyor! Bu durum eğitimi sermayenin eline bırakmak, gençlerin emeklerini patronlara peşkeş çekmek, bir avuç asalağa ihale garantileri vererek onlara rant kapısı açmak ve eğitimi yerle yeksan etmektir.
Bizlere kurt masalı okumayı bırakın!
Danışma Kurulunun amacını ifade ederken şöyle söylüyorlar: “Eğitim programları ve kontenjanların planlanmasına yönelik süreçlerde paydaşlarla istişare yaparak görüş ve önerileri almak hedefleniyor.” Biz de onlara şunu söylüyoruz: Eğitimde ne “paydaş” olur ne de patronlarla “istişare” yapılır. Eğitim piyasanın işleyişine ve patronların kâr hırsına göre şekillenemez. Sizlerin kimlere paydaş dediğiniz ve hangi kurumları pay edindiğiniz ayan beyan ortadadır. Bizlere süslü laflarla kurt masalı okumayı bırakın! Biz bu sistemin içinde sizin keyfi uygulamalarınıza ve politikalarınıza ayak uydurmak ve inanmak için değil, hurdaya dönmüş sisteminizi başınıza çalmak için varız.
Bizler geleceği ipotek altına alınan müşteriler değiliz. Üniversiteleri şirketler için değil emekçi halk için bilimin üretildiği, işçisinin taşeron değil güvenceli çalıştığı, öğrencilerinin kariyer kulüpleriyle yarıştırılmadığı bir yer haline getireceğiz!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2019 tarihli 113. sayısında yayınlanmıştır.